Kayıtlar

Nisan, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İyi ki İncir Reçeli Var

Resim
Yürüyüşler iyi hoş da bazı manzaralar olmadık şeyleri tetikliyor. Misal dün. Sabah erken saatte yürüyüşe çıktım yine. Kulağımda sevdiğim şarkılar, o çınar senin, bu erguvan benim gönlümü eyliyordum ki bir harap duvar dibinden fırlamış incir ağacı çarptı gözüme. Sonra gelsin konsun türlü anılar zihnime... Efendime söyleyeyim Nişantaşı'nda, Suadiye'de, Bostancı'da kaldırımlarda soya soya reçellik ham incir satan Çingeneler'i mi özlemedim -ki o zümrüt yeşillerin yanında ışıl pembe reçellik gül yaprakları da satarlar ille; yoksa Foça'ya gidişlerimizde, mevsimine denk gelmişsek Aşçı Fok'un mutlaka bir kavanoz olsun bana ikram ettiği incir reçelinin kokusunu mu düşlemedim?  Bellek hem bir mucize hem de acımasız bir kurt içimizde... Burnumun direği sızlaya sızlaya anneme dert yandım akşam. "Bir kavanoz al çarşıdan, ne olacak?" dedi. Çarşıdan, dükkandan alma incir reçeline burun kıvırmasını bilirdim de ben, ama işte gelin görün ki gurbetlik!  Bu öğleden önce b

Üç Kuru Dalın Ardından

Resim
Bir zamanlar Domates Makbulem vardı, hatırlar mısınız? Safranbolu'da henüz ilk baharımızdı. Kent meydanında dağıtılan maniye fidelerinden bir tane almıştım da saksılayıp, balkona koymuştum hani... Hani, o günün parasıyla en iyi cinsinden bir buçuk kilogram domates parası kadar harcama yapıp da kendisinden en az iki kilogram domates beklediğim Makbule... Beklentimin ağırlığına dayanamayıp, solup yiten Makbule... Avutanım çok olmuştu o zaman. "Domates yetiştirmek zordur" demiştiniz. "Bahçe toprağı ister o" demiştiniz. "Çakıl da ister arada toprak içine" demiştiniz. "Sorun sende değil, saksıda" demiştiniz. Sineye çekmiştim. Verdiğiniz cesaretten olacak, Şubat ayının son haftasının başında bir minyatür gül bakmaya niyetlendim. Evin yakınındaki çiçekçide gördüğüm sarı güller, hemen gönlümü çeldi. Ötesini berisini fazla sormadan, niyeyse genişçe bir saksı bile almadan eve getirdim güzelimi. Nasıl minnoş, nasıl sarı!  Gelin görün ki yirmi gün sonra