Sen artık yazsana, dedi. Yazıyorum ya, dedim. Böyle değil, sadece okuyacaklar için yaz, dedi. İlk kez o dememişti, ama onun deyişi tesir etti. Ona kalırsa, yazacaklarımı okumak isteyen çok olurmuş. Bana kalırsa, "kırmızı mercimek çorbası tarifi" kadar iddiasız ve sıradan şeylerden söz açıyorum. İster acıya dair olsun isterse coşkuya... Belki sıradanlığın sadeliğini okumak isteyenler vardır gerçekten, onun tahmin ettiği gibi, bunca şatafat aleminde. Bu kez söz dinleyip, bir kenarda usul usul yazacağım. Siz belki bir süre göremeyeceksiniz hepsini. Çoğunu. Ve bir yandan da hepimiz için daha iyi olacak belki böylesi. Yakın uzak, çokça tanıdıktan "sen yazdıkça benim acım geliyor aklıma, seni okudukça sönmüş ateşim harlanıyor içimde" sözleri işittim son bir ayda. Bir kaybın ardından dökümü başlayan hayata dair muhasebeyi kamusal alanda yapınca, aynı patikadan geçmişlerin ya da geçişi sürenlerin his dünyasını izinsizce tetiklemiş oluyorum, istemeden. Ben, iyisi mi, kendi