Gül Geç


Şimdi bu olay şöyle oluyor:

Küçük bir yerleşim bölgesinde yaşıyorsanız ve güler yüzlü bir insansanız, caddede, sokaklarda çok eğleniyorsunuz. Çünkü siz gülümseyerek yürürken, karşınızdan gelen insanlar "Nereden tanıyorum ben bu hanımı? Ay çıkaramadım. Neyse dur ben de gülümseyeyim de ayıp olmasın şimdi" ruh haliyle mecburen geri gülümsüyorlar. 

O tereddütlü tebessümün iç sesini kafamda canlandırmaya bayılıyorum! Tabii bu otuz dakikalık bir yürüyüşte sekiz - on kere tekrarlanınca, bir süre sonra iç sesim beni sesli güldürmeye başlıyor. Ve sesli gülmeme de gülüyorum bu sefer. Orhan Veli görse, gurur duyar!

Böyle eğleniyorum kendi kendime. Kafam mis! Tavsiye ederim. Metropolde de yapılır bence. Ha nedir? "Nereden tanıyorum?" olmaz da iç sesleri "Deli herhalde, neyse ne'me lazım, gülümseyeyim de sarmasın. Deliyle baş olunmaz çünkü!" olur en fazla. Olgusal bağlamda neticeye bakmayı öğrenmişsinizdir bu yaşa kadar zahir!

Aklıma ne geldi... Sanırım lise son sınıftaydım. Hafta sonları, üniversite sınavı hazırlık kursuna, Kadıköy'e gidiyordum. Kendi başıma toplum içinde en çok vakit geçirdiğim ilk dönemler. Bostancı dolmuş durağına doğru yürürken "Böyle gülümsüyorum ben, ama acaba ciddi mi takılsam? Acaba 'ay ne güler yüzlü kız!' demeleri mi daha iyi, yoksa 'ne ciddi kız valla, bravo!' mu demeleri daha iyi?" diye düşünürdüm. Yüzüm bir asılırdı, bir normale döner, gülümserdim. 

Kadıköy'e varana kadar bu dalgalı duygulu yüz ifadesini görenler çoğu kez içlerinden demişlerdir zahir: "Yazık... Deli herhalde. Neyse, başka yana bakayım da sarmasın."

Amaaan... 
Düşünmeyin; gülün geçin siz şekerim.
Bu sabah çay falımız da öyle diyor hem!
Hadi bugün de böyle... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Merhaba

Eli Penseli Kız Kardeşlerim

Yara ve Işık