Kırk Yıllarca


İnsani ilkeleri ayrı tutarım; ancak düşünceler ve yaklaşımlar konusunda esneğimdir. Hayat, yaşattığı tecrübelerle tüm bildiklerimizi, farz ettiklerimizi yerle bir edebilir zira ya da usul usul değiştirebilir.

İş eşyaya gelince bir şey beni terk etmeden, ben onu kolay kolay terk edemem. Giydiğim montum, paltom en az on beş yıllıktır örneğin. Sağlamsa, temizse kullanmaya devam ederim. (Gerçi şal yaka gri hırkamla vedalaşmam, o tüylenip de yün yeniği olana kadar mümkün olmadı.)

Geçenlerde tek başına kahve pişirip de içmenin mümkün olup olmadığından bahsetmiştim hani... Türk kahvesini tek başına içmek işin sarsıcı yanı değil; ama on dört senedir o fincan hep eşiyle indi raftan. Elime her aldığımda, Feridun'un kaybı da bir imge olarak fincanın kulpuna asılıyor. Şeylerle insanlar özdeşleşebiliyor şüphesiz. Bir insan yok olmuş varlığıyla zaten kalbinizde derin bir oyuğa yerleşmişken, cisimle o yokluk düşüncesinin sürekli tetiklenmesi huzursuz ediciymiş.

Buna da alışırım derken, bugün bir paket geldi ki bize...

Canım Cicim @feelclouds bana bir Türk kahvesi fincanı göndermiş. Tek bir fincan. Kutuyu açıp da o tek fincanı görünce ruhuma dolan neşeyi gözünüzle görebilseydiniz beni ayıplar mıydınız?

Paşa gönlünüz bilir, isterseniz ayıplayın. Ruhum duymaz!

Bu fincanın tekilliği, yalnızca bana hitap edişi, sadece bana değecek olması düşüncesi kalbime, zihnime, tüm hücrelerime neşe ve huzur doldurdu bir an.

Şimdilik tek kişilik olan kahve anlarım, aklımı acıyı düşünmeye zorlamayacak.

Elim erip de kendime bir fincan alamazdım ben. Seçmek, eve getirmek dokunaklı gelirdi. Zamanları ve mesafeleri aşan bağımızda Pınar bunu ya sezdi ya da öylesine içinden geldi, ama ziyadesiyle makbule geçti.

Tez vakitte, kendi fincanlarımızı bir araya getirip, bir sohbetin kıyısına birlikte yudumlamak üzere kahvelerimizi canım Pınar. 

Zamanda denk düşen bu yolculuğumuzun, hatırımızın kim bilir kaç kırk yılları var?...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Merhaba

Eli Penseli Kız Kardeşlerim

Yara ve Işık