Öksüz Meyveler ve Tutsak Duygulara Dair


Yan gözle de olsa öyle asık bir yüzle izliyordu ki beni, işim bittiğinde "Bir sorun  mu var?" demeden geçemedim.

Sesimi duymasıyla belli belirsiz irkilip, kendini toparlaması bir oldu.

"Yok yok... Neyin fotoğrafını çekiyorsunuz öyle diye baktım" dedi.

Kimsesiz narların ve bademlerin kalbimi nasıl kırdığını, yeryüzünde birilerinin onları da önemsediğinin, güzel bulduğunun bilinmesini istediğimi, bu yüzden de sadece narların ve bademlerin değil, öksüz kalmış tüm meyvelerin fotoğrafını çektiğimi size uzun uzun anlatabilmeyi ben de isterdim canım kadın. 

Öte yandan niye yoralım birbirimizi?

Kim bilir hangi kaygılarla ya da maruz kaldığı ön yargılarla yüzü asılmış ki aslında içindeki duygusu merakken, yüzüne yansıyan ifade "garipseme" ve hatta neredeyse "yargılama".

Duygularımızı tanımlayamaz, onları tanıyamaz hale getiriliyoruz sanırım. Belki bu baskıyı kırmak için, denetlemesi daha kolay bir ifade takınmak gerekiyor, herkese rağmen: Hafif bir gülümseme... Çatılmamış kaşlar, sıkılmamış bir çene, bir iyi niyet tebessümü zincirleme reaksiyonla yüzlerce insanın hayatını kolaylaştırabilir o gün. Bilemezsiniz...

Antrparantez: 

"Nereye gülümseyelim? Hemen 'yollu bu' derler!" dediğinizi duyar gibiyim canım Kadınlar. 

Önünüzden ardınızdan böyle laf edenleri Marduk kısır bıraksın sakramento! 

Bilişsel evrimin ancak konuşabilmek evresini gerçekleştirebilmiş bu anlayışı tükürüğümüzle boğmak da bizim kuşağa nasip olsun dilerim!

Kapa parantez.

Bugün de böyle...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Merhaba

Eli Penseli Kız Kardeşlerim

Yara ve Işık