Kıyas Bir Derin Tuzak


Buda'nın Kalbi'nde, son bir haftadır okuduğum ikinci "zamanın ruhunu ortaya koyan" söz:

"Hayatın neye benzemesi gerektiğine dair düşünceleri bir kenara bıraktığımızda, hayatımızın olduğu haline içtenlikle evet diyebiliriz."

Kıyas, derin bir tuzak. Ve özellikle son on yıldır aslında var olmayan şeylerin imajlarına maruz kalıp, aslında var olmayan şeylerle kıyaslayıp duruyoruz kendimizi, çevremizi.

Derin bir tuzak bu kıyas. Düşmemek gerek...

Tabii bunlar hep kendisinden başka derdi olmayan bizceleyinlerin mevzuları.

Hayatına içtenlikle evet demeyi anlatabilir miyim, misal hala konteynerden bozma evlerde yaşayanlara? Ya da sınırın ötesinde yavrusunun yanan canı kendi ömrünce yüreğine dert olacaklara?

Hayır.

Mümkün değil.

Gerçek de değil.

Lakin herkes kendi bacağının mağduru bu hayatta. Haliyle asılı durduğumuz ağaca göre konuşuyoruz. 

Elden gelen bazı şeyler var; ama yetemeyeceğimiz çok şey var.

Zihinde bu gerçekliği de kabul etmek, dengelemek gerekiyor.

Belki aslında diğerinin de bir kıyas olduğunu, kıyasın yalnızca daha iyiyle değil, ama daha zorla da yapıldığında insanı bir tuzağa çektiğini idrak etmek gerekiyor.

Evet.

Parıldayanla ya da karanlıkla kıyas, derin bir tuzak.
Düşmemek gerek.

Bugün de böyle...

Mutlu Noeller...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Merhaba

Eli Penseli Kız Kardeşlerim

Yara ve Işık